26 Mart 2008 Çarşamba

ATATÜRK İLKELERİ

Atatürk ilkeleri, altı ana başlık altında toplanabilir:

Cumhuriyetçilik:
Atatürk devrimleri siyasi nitelik taşır. Çok uluslu bir İmparatorluktan ulus devlete geçiş gerçekleştirilmiş ve böylece modern Türkiye'nin ulusal kimliği oluşturulmuştur. Bu kimliğin oluşmasında, kul nitelikli insanların yurttaş-birey niteliği kazanması önemli bir noktadır. Atatürk bunun yolunu, kısaca halkın kendi kendisini idaresi, yani demokrasi demek olan Cumhuriyet’te görmüştür.

Halkçılık:
Gerek içeriği gerekse hedefleri açısından bakıldığında, Cumhuriyet Devrimi ayrıca bir sosyal devrim niteliği de taşır. Başta İsviçre Medeni Kanunu olmak üzere, Batı kanunlarının Türkiye'de uygulamaya konulmasıyla birlikte kadınların statüsünde köklü değişiklikler olmuş, 1934 yılında kabul edilen bir kanun ile kadınlar seçme ve seçilme hakkını almışlardır. Atatürk çeşitli ortamlarda, Türkiye'nin gerçek yöneticilerinin köylüler olduğunu söylemiştir. Aslında bu durum Türkiye için bir gerçek olmaktan çok bir hedef niteliğindedir. Halkçılık ilkesi sınıf ayrıcalıklarına ve sınıf farklılıklarına karşı olmak ve hiçbir bireyin, ailenin, sınıfın veya organizasyonun diğerlerinin daha üzerinde olmasını kabul etmemek demektir. Halkçılık, Türk vatandaşlığı olarak ifade edilen bir fikre dayanır. Gurur ile birleşen vatandaşlık fikri, halkın daha fazla çalışması için gerekli psikolojik teşviki sağlar, birlik fikrinin ve ulusal bir kimliğin kazanılmasına yardımcı olur.

Laiklik:
Laiklik yalnızca devlet ve dinin birbirinden ayrılması anlamına gelmez ayrıca eğitim, kültür ve yasama alanlarının da dinden bağımsız olması anlamını taşır. Laiklik, devletin dini düşünce ve dini kuruluşların etkisinden bağımsız olması, ve genel olarak düşünce özgürlüğü anlamına gelmektedir.
Devrimlerin birçoğu laikliği gerçekleştirmek amacıyla yapılmış ve diğerleri ise laikliğe ulaşılmış olması sayesinde gerçekleştirilebilmiştir. Laiklik ilkesi akılcı ve dini siyasetin dışında tutan bir ilkedir.
Osmanlı döneminde matbaanın geciktirilmesinde olduğu gibi dinin yenilikler karşısında nasıl tutucu bir silah haline geldiğini yaşamış olan Türkiye Cumhuriyeti kurucuları açısından dinin din dışı sivil yapı üzerinde yaratabileceği baskıları önlemenin bir aracıdır.

Devrimcilik:
Atatürk'ün ortaya koyduğu en önemli ilkelerden birisi de devrimciliktir. Bu ilkenin anlamı Türkiye'nin devrimler yaparak geleneksel kuruluşlarını modern kuruluşlarla değiştirmiş olmasıdır. Geleneksel kavramların bir kenara itilip modern kavramların benimsenmesi demektir. Devrimcilik ilkesi, yapılmış olan devrimlerin tanınıp kabul edilmelerinin çok ötesine geçmiştir.

Milliyetçilik:
Cumhuriyet devrimi ayrıca milliyetçi bir devrimdir. Bu milliyetçilik ırkçı bir yapıda değildir; yurtseverlikle sınırlıdır. Bu devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığının korunması ve ayrıca Cumhuriyetin siyasal yönden gelişmesidir.
Bu milliyetçilik, tüm diğer ulusların bağımsızlık haklarına saygılıdır; sosyal içeriklidir; yalnızca anti - emperyalist olmayıp, aynı zamanda gerek hanedan yönetimine, gerekse herhangi bir sınıfın Türk toplumunu yönetmesine de karşıdır ve nihayet bu milliyetçilik Türk devletinin vatanı ve halkı ile bölünmez bir bütün olduğu ilkesine inanmaktadır.

Devletçilik:
Mustafa Kemal Atatürk yapmış olduğu açıklamalarda ve politikalarında Türkiye'nin bir bütün olarak modernizasyonunun ekonomik ve teknolojik gelişmeye önemli ölçüde bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda, devletçilik ilkesini de devletin, ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesi anlamında yorumlamaktadır. Ancak, devletçilik ilkesinin uygulanmasında, devlet yalnızca ekonomik faaliyetlerin temel kaynağını teşkil etmemiş, aynı zamanda ülkenin büyük sanayi kuruluşlarının da sahibi olmuştur.

Atatürk İnkılaplarının Öncesi ve Sonrası


Siyasal Alanda Yapılan Değişiklikler:

Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde 1919 yılında başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşımız 1922'de tamamlandı. Osmanlı Devleti yöneticileri bu savaşın önderleri hakkında ölüm fermanları imzalamaktan çekinmediler. Kurtuluş Savaşı bittiği zaman bir yanda Büyük Millet Meclisi Hükümeti, öte yanda Osmanlı Saltanatı vardı. Büyük Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922 günü kabul ettiği bir yasa ile tarihimizde saltanat dönemi kapandı. Yeni bir dönem başladı. Osmanlı Saltanatının kaldırılmasından sonra 1921 Anayasası'nda değişiklikler yapıldı. 29 Ekim 1923 günü Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edildi.
Cumhuriyetin ilanı ile tarihimizde Cumhuriyet Dönemi başladı.

Eğitim Alanında Yapılan Değişiklik:
Osmanlı Devletinde eğitim sistemi dinseldi. Mahalle okulunu bitirenler isterlerse öğrenimlerini Medreselerde sürdürürlerdi. Medreselerde genel olarak dini bilgiler öğretilirdi. Bu öğrenim kurumlarında tekniğe, bilime önem verilmezdi. Medreselerin yanı sıra İmparatorluğun devlet işleri için kurulmuş Enderun adlı Saray Okulu vardı. Çok sonraları Tanzimat Döneminde Ortaokul dengi Rüştiye, Lise dengi İdadi ve Sultani okulları açıldı. Daha sonra Tıp, Harp Okulu, Mülkiye Okulları kuruldu.
Cumhuriyet döneminde dine bağlı eğitim sistemine son verildi. Eğitim kurumlarında bilimsel yöntem ve ilkelere dayalı eğitim çalışmaları başladı. Tüm okullar bu ilkelere göre yeniden örgütlendi.
Atatürk eğitime, öğretime çok önem verdi. Bilgisizliği kısa yoldan çözmek, okuma yazmayı kolaylaştırmak amacı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1928 tarihinde Türk Alfabe Yasası'nı kabul etti. Bu alfabe ile okuma yazma öğrenilmesi için Ulus Okulları açıldı. Bütün yurtta okuma yazma öğrenme çalışmaları başladı. Atatürk, Ulus Okullarında Başöğretmen olarak dersler verdi. Harf değişikliğini, dilde özleşme izledi. Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan Osmanlıca yerine Türkçe konuşulup yazılmaya başlandı. Atatürk Türk Dili'nin benliğine kavuşma çalışmalarını yürütmek amacı ile 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdu. Dilimiz yabancı sözcüklerden arındı.

Ölçü Birimlerinde Yapılan Değişiklikler:
Atatürk dünya ile ilişkilerimizi düzenli yürütmek için ölçü birimlerinde değişiklikler yaptı. Uzunluk ölçüsü birimi olarak arşın, endaze; ağırlık ölçüsü birimi olarak okka, dirhem gibi ölçüleri kaldırarak bugün kullanmakta olduğumuz ölçü birimlerini kabul etti.
Yurdumuzda daha önce takvim Hicri takvime göre düzenlenmişti. Buna göre dünyanın kullandığı takvimle aramızda 580 yıl kadar bir farklılık vardı. 1 Ocak 1926 tarihinden sonra bizde de Miladi takvim kullanılmaya başlandı.
Eskiden ülkemizde ezani saat kullanılıyordu. Bu saat uygar ülkelerin kullandığı saate uymuyordu. Takvimde olduğu gibi saatler arasındaki bu uymazlık büyük karışıklıklara neden oluyordu. Bunları önlemek için takvimle birlikte bugünkü kullandığımız saat kabul edildi. Hafta tatili Cuma'dan Pazar gününe alındı.

Ekonomik Alanda Yapılan Değişiklikler:
Lozan Barış Antlaşması ile yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Ülkemiz kendi zenginlik kaynaklarına sahip çıktı. Her alanda devlet öncülük etmeye başladı. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Modern tarım çalışmalarına başlandı. Yollar, özellikle demiryolları yapımında büyük çaba gösterildi. Böylece yurdun en uzak yerlerine ulaşma olanağı hazırlandı. Ekonomik bağımsızlığımız kazanıldı. Ekonomik alanda sağlanan bu başarılar sonucu yurdumuz bayındırlaştı. Ulusumuz zenginleşti. Halk için ağır bir yük olan aşar vergisi kaldırıldı. Çağdaş vergilendirme yöntemleri uygulanmaya başlandı.

Hukuk Alanında Yapılan Değişiklikler:
Cumhuriyet öncesinde yargı işleri din adamları tarafından görülürdü. Kadı adı verilen yargıçlar din kurallarına göre karar verirdi. Hukuk alanında yapılan değişiklikle eski mahkemeler kapatıldı. Eski yasalar yürürlükten kaldırıldı. Uygar ulusların yasaları örnek alınarak boşanma, miras, ceza hukuku yeniden düzenlendi. Hukuk devrimi ile kadın - erkek arasında eşitlik sağlandı. Miras konusunda kadın ve erkek eşit pay almaya başladı. Kadınlar da erkekler gibi seçme ve seçilme hakkına kavuştu.

ATATÜRK KİMDİR?

AİLESİ
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yilinda Selânik'te Kocakasim Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katli pembe evde dogdu. Babasi Ali Riza Efendi, annesi Zübeyde Hanim'dir. Baba tarafindan dedesi Hafiz Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyillarda Konya ve Aydin'dan Makedonya'ya yerlestirilmis Kocacik Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanim ise Selânik yakinlarindaki Langaza kasabasina yerlesmis eski bir Türk ailesinin kizidir. Milis subayligi, evkaf katipligi ve kereste ticareti yapan Ali Riza Efendi, 1871 yilinda Zübeyde Hanim'la evlendi. Atatürk'ün bes kardesinden dördü küçük yaslarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yilina degin yasadi.
GENÇLİGİ - EGİTİM YİLLARİ
Küçük Mustafa ögrenim çagina gelince Hafiz Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde ögrenime basladi, sonra babasinin istegiyle Semsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sirada babasini kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftligi'nde dayisinin yaninda kaldiktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüstiyesi'ne kaydoldu. Kisa bir süre sonra 1893 yilinda Askeri Rüstiye'ye girdi. Bu okulda Matematik ögretmeni Mustafa Bey adina "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yillarinda Manastir Askeri Idâdi'sini bitirip, Istanbul'da Harp Okulunda ögrenime basladi. 1902 yilinda tegmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbasi rütbesiyle Akademi'yi tamamladi. 1905-1907 yillari arasinda Sam'da 5. Ordu emrinde görev yapti. 1907'de Kolagasi (Kidemli Yüzbasi) oldu. Manastir'a III. Ordu'ya atandi. 19 Nisan 1909'da Istanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay baskani olarak görev aldi. 1910 yilinda Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevralari'na katildi. 1911 yilinda Istanbul'da Genel Kurmay Baskanligi emrinde çalismaya basladi.
ORDU YILLARİ VE ZAFERLERİ
1911 yilinda Italyanlarin Trablusgarp'a hücumu ile baslayan savasta, Mustafa Kemal bir grup arkadasiyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldi. 22 Aralik 1911'de Italyanlara karsi Tobruk Savasini kazandi. 6 Mart 1912'de Derne Komutanligina getirildi.
Ekim 1912'de Balkan Savasi baslayinca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayir'daki birliklerle savasa katildi. Dimetoka ve Edirne'nin geri alinisinda büyük hizmetleri görüldü. 1913 yilinda Sofya Atesemiliterligine atandi. Bu görevde iken 1914 yilinda yarbayliga yükseldi. Atesemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sirada I. Dünya Savasi baslamis, Osmanli Imparatorlugu savasa girmek zorunda kalmisti. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdag'da görevlendirildi.
1914 yilinda baslayan I. Dünya Savasi'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlik destani yazip Itilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Bogazini geçmeye kalkan Ingiliz ve Fransiz donanmasi agir kayiplar verince Gelibolu Yarimadasi'na asker çikarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Ariburnu'na çikan düsman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettigi 19. Tümen Conkbayiri'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu basari üzerine albayliga yükseldi. Ingilizler 6-7 Agustos 1915'te Ariburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutani Mustafa Kemal 9-10 Agustos'ta Anafartalar Zaferini kazandi. Bu zaferi 17 Agustos'ta Kireçtepe, 21 Agustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaslarinda yaklasik 253.000 sehit veren Türk ulusu onurunu Itilaf Devletlerine karsi korumasini bilmistir. Mustafa Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri cephenin kaderini degistirmistir.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaslari'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakir'da görev aldi. 1 Nisan 1916'da tümgenerallige yükseldi. Rus kuvvetleriyle savasarak Mus ve Bitlis'in geri alinmasini sagladi. Sam ve Halep'teki kisa süreli görevlerinden sonra 1917'de Istanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandi. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Agustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutani olarak döndü. Bu cephede Ingiliz kuvvetlerine karsi basarili savunma savaslari yapti. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasindan bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yildirim Ordulari Grubu Komutanligina getirildi. Bu ordunun kaldirilmasi üzerine 13 Kasim 1918'de Istanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanliginda) göreve basladi.
Mondros Mütarekesi'nden sonra Itilaf Devletleri'nin Osmanli ordularini isgale baslamalari üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettisi olarak 19 Mayis 1919'da Samsun'a çikti. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayimladigi genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararinin kurtaracagini " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantiya çagirdi.
23 Temmuz - 7 Agustos 1919 tarihleri arasinda Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasinda da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanin kurtulusu için izlenecek yolun belirlenmesini sagladi. 27 Aralik 1919'da Ankara'da heyecanla karsilandi. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açilmasiyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasi yolunda önemli bir adim atilmis oldu. Meclis ve Hükümet Baskanligina Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtulus Savasi'nin basariyla sonuçlanmasi için gerekli yasalari kabul edip uygulamaya basladi.
Türk Kurtulus Savasi 15 Mayis 1919'da Yunanlilarin Izmir'I isgali sirasinda düsmana ilk kursunun atilmasiyla basladi. 10 Agustos 1920 tarihinde Sevr Antlasmasi'ni imzalayarak aralarinda Osmanli Imparatorlugu'nu paylasan I. Dünya Savasi'nin galip devletlerine karsi önce Kuvâ-yi Milliye adi verilen milis kuvvetleriyle savasildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünlesmesini saglayarak savasi zaferle sonuçlandirdi.
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtulus Savasinin önemli asamalari sunlardir:
-Sarikamis (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasim 1920) kurtarilisi.
-Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maras Sanli Urfa savunmalari (1919- 1921)
-I. Inönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)
-II. Inönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
-Sakarya Zaferi (23 Agustos-13 Eylül 1921)
-Büyük Taarruz, Baskomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Agustos 9 Eylül 1922)
Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Maresal rütbesi ve Gazi unvanini verdi. Kurtulus Savasi, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlasmasi'yla sonuçlandi. Böylece Sevr Antlasmasi'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklügünde vatan birakilan Türkiye topraklari üzerinde ulusal birlige dayali yeni Türk devletinin kurulmasi için hiçbir engel kalmadi.
23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açilmasiyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulusu müjdelenmistir. Meclisin Türk Kurtulus Savasi'ni basariyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kurulusunu hizlandirdi. 1 Kasim 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrildi, saltanat kaldirildi. Böylece Osmanli Imparatorlugu'yla yönetim baglari koparildi. 13 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirligiyle ilk cumhurbaskani seçildi. 30 Ekim 1923 günü Ismet Inönü tarafindan Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayitsiz sartsiz milletindir" ve "Yurtta baris cihanda baris" temelleri üzerinde yükselmeye basladi.
ATATÜRK DEVRİMLERİ
Atatürk Türkiye'yi "Çagdas uygarlik düzeyine çikarmak" amaciyla bir dizi devrim yapti. Bu devrimleri bes baslik altinda toplayabiliriz:
1. Siyasal Devrimler:
-Saltanatin Kaldirilmasi (1Kasim 1922)
-Cumhuriyetin Ilani (29 Ekim 1923)
-Halifeligin Kaldirilmasi (3 Mart 1924)
2. Toplumsal Devrimler:
-Kadinlara erkeklerle esit haklar verilmesi (1926-1934)
-Sapka ve kiyafet devrimi (25 Kasim 1925)
-Tekke zâviye ve türbelerin kapatilmasi (30 Kasim 1925)
-Soyadi kanunu ( 21 Haziran 1934)
-Lâkap ve unvanlarin kaldirilmasi (26 Kasim 1934)
-Uluslararasi saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü(1925-1931)
3. Hukuk Devrimi :
-Mecellenin kaldirilmasi (1924-1937)
-Türk Medeni Kanunu ve diger kanunlarin çikarilarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)
4. Egitim ve Kültür Alanindaki Devrimler:
-Ögretimin birlestirilmesi (3 Mart 1924)
-Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasim 1928)
-Türk Dil ve Tarih Kurumlarinin kurulmasi (1931-1932)
-Üniversite ögreniminin düzenlenmesi (31 Mayis 1933)
-Güzel sanatlarda yenilikler
5. Ekonomi Alaninda Devrimler:
-Asârin kaldirilmasi
-Çiftçinin özendirilmesi
-Örnek çiftliklerin kurulmasi
-Sanayiyi Tesvik Kanunu'nun çikarilarak sanayi kuruluslarinin kurulmasi
-I. ve II. Kalkinma Planlari'nin (1933-1937) uygulamaya konulmasi, yurdun yeni yollarla donatilmasi
Soyadi Kanunu geregince, 24 Kasim 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadi verildi.
Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Agustos 1923 tarihlerinde TBMM Baskanligina seçildi. Bu baskanlik görevi, Devlet-Hükümet Baskanligi düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yilinda Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaskani seçildi. Anayasa geregince dört yilda bir cumhurbaskanligi seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yillarinda TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaskanligina seçti.
Atatürk sık sık yurt gezilerine çikarak devlet çalismalarini yerinde denetledi. Ilgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaskani sifatiyla Türkiye'yi ziyaret eden yabanci ülke devlet baskanlarini, basbakanlarini, bakanlarini komutanlarini agirladi.
15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtulus Savasi'ni ve Cumhuriyet'in kurulusunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yil Nutku'nu okudu.
ATATÜRK...
Atatürk özel yasaminda sadelik içinde yasadi. 29 Ocak 1923'de Latife Hanimla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çiktilar. Bu evlilik 5 Agustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocuklari çok seven Atatürk Afet (Inan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adli kizlari ve Mustafa adli çobani manevi evlat edindi. Abdurrahim ve Ihsan adli çocuklari himayesine aldi. Yasayanlarina iyi bir gelecek hazirladi.
1937 yilinda çiftliklerini hazineye, bir kisim tasinmazlarini da Ankara ve Bursa Belediyelerine bagisladi. Mirasindan kizkardesine, manevi evlatlarina, Türk Dil ve Tarih Kurumlarina pay ayirdi. Kitap okumayi, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarina, gürese, Rumeli türkülerine asiri ilgisi vardi. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alirdi. Sakarya adli atiyla, köpegi Fox'a çok deger verirdi. Zengin bir kitaplik olusturmustu. Aksam yemeklerine devlet ve bilim adamlarini, sanatçilari davet eder, ülkenin sorunlarini tartisirdi. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Dogayi çok severdi. Sik sik Atatürk Orman Çiftligi'ne gider, çalismalara bizzat katilirdi.
Fransizca ve Almanca biliyordu. 10 Kasim 1938 saat 9.05'te yakalandigi siroz hastaligindan kurtulamayarak Istanbul'da Dolmabahçe Sarayi'nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasim 1938 günü törenle geçici istirahatgâhi olan Ankara Etnografya Müzesi'nde topraga verildi. Anitkabir yapildiktan sonra nâsi görkemli bir törenle 10 Kasim 1953 günü ebedi istirahatgâhina gömüldü.

ATATÜRK VE BİLİM

Atatürk bilimin insan yaşamındaki önemli yerini Özgürlük Savaşımızın sona ermesi sıralarından başlayarak hemen her vesile ile tekrarlamış, vurgulamıştır. 22 Ekim 1922’de Bursa’da yaptığı bir konuşmada, Atatürk, Türkçe'si biraz sadeleştirilmiş şekliyle şöyle demiştir :
Yurdumuzun en bayındır, en göz alıcı, en güzel yerlerini üç buçuk yıl kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sırrı nedir? Orduların sevk ve idaresinde bilim ve fen ilkelerinin kılavuz edinilmesindedir. Milletimizin siyasi ve içtimai hayatı ile ulusumuzun düşünümsel eğitiminde de yol göstericimiz bilim ve fen olacaktır. Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiiri ile edebiyatı okul sayesinde ve okulun vereceği bilim ve fen sayesinde bütün olağanüstü incelikleri ve güzellikleriyle oluşup gelişecektir.
Aynı yılın 27 Ekim günü de, yine Bursa’da, Atatürk şunları söylüyor :
Hiçbir mantıki kanıta dayanmaksızın birtakım geleneklere ve inançlara bağlı kalmakta ısrar eden milletlerin gelişmesi çok güç olur ve belki de hiç gerçekleşmez. Gelişim yolunda bağları koparamayan ve engelleri aşamayan uluslar akla uygun düşen ve gereksemelere ayak uydurabilen bir zihniyetle hayata bakamazlar. Bunlar engin hayat felsefelerine sahip başka milletlerin egemenliği altına girip onların tutsağı olmaktan kurtulamazlar.
30 Ağustos 1924 günü Atatürk Dumlupınar’da yaptığı konuşmada da şöyle diyor :
Yaşamanın şartı uygarlık yolunda yürümek ve başarıya ulaşmaktır. Bu yol üzerinde ilerlemeyi değil de geriye bağlılığı benimseyenler, böyle bir bilgisizlik ve gaflette bulunanlar, evrensel uygarlığın coşup gelen seli altında bir gün boğulmaya mahkumdurlar.
Yine aynı konuşmasında Atatürk şunları söylüyor :
Uygarlığın yeni buluşlarının ve fennin harikalarının cihanı değişmeden değişmeye sürükleyip durduğu bir devirde yüzyılların eskittiği köhne zihniyetlerle, geçmişe kölecesine bağlılıkla varlığımızı sürdürmemiz mümkün değildir.
Atatürk’ün “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” kısaltılmış şekliyle yaygınca bilinen sözünün tam metni ise aynen şöyledir :
Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir. Yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekamülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanında takip eylemek şarttır.
Bilindiği üzere “ilim” sözcüğünün anlamı, mana kapsamı, gayet geniştir. Hatta aslı Arapça olan bu sözcüğün, Osmanlıca’daki kullanışıyla, günümüzde artık yaygınlaşmış olan bilim sözcüğünden daha geniş anlamlı olduğunu söyleyebiliriz. Fen, ise temel bilimler, yani matematik, astronomi, fizik, kimya, ve tabiî bilimler anlamına gelir. Liselerimize ilişkin olarak “fen kolu” ve üniversitelerimize ilişkin olarak “fen fakültesi” terimlerimiz bunu açıkça gösteriyor. Demek ki kılavuzluğunda yürünmesini Atatürk’ün öğütlediği bilim şümullü ve geniş kapsamlı bir bilimdir. Topluma ve insana ilişkin her türlü dizgeli bilgi ve bilimsel çalışmayı içermek durumundadır. Fakat, ayrıca, bilimler arasında temel bilimlere, matematiğe ve doğaya ilişkin bilimlere, burada özellikle işaret edilmektedir.
Bilimin insan yaşamındaki en gerçek yol gösterici olduğuna dikkatimizi çektiğine göre, demek ki Atatürk bilimden başka gerçek yol göstericilerimizin de bulunduğunu kabul etmiş olmaktadır. Oysa, bu cümlesinin hemen arkasından, bilim ile fennin dışında mürşit aramanın, bunları dışta bırakan kılavuzlar peşinde yürümenin, dünyadan habersizlik, bilgisizlik, ve sapıklık demek olacağını vurgulayarak ifade etmektedir.

Atatürk’s Life

He was born in 1881 (probably in the spring) in Salonica, then an Ottoman city, now in Greece. His father Ali Riza, a customs official turned lumber merchant, died when Mustafa was still a boy. His mother Zubeyde, a devout and strong-willed woman, raised him and his sister. First enrolled in a traditional religious school, he soon switched to a modern school. In 1893, he entered a military high school where his mathematics teacher gave him the second name Kemal (meaning perfection) in recognition of young Mustafa's superior achievement. He was thereafter known as Mustafa Kemal.
In 1905, Mustafa Kemal graduated from the War Academy in Istanbul with the rank of Staff Captain. Posted in Damascus, he started with several colleagues, a clandestine society called "Homeland and Freedom" to fight against the Sultan's despotism. In 1908 he helped the group of officers who toppled the Sultan. Mustafa Kemal's career flourished as he won his heroism in the far corners of the Ottoman Empire, including Albania and Tripoli. He also briefly served as a staff officer in Salonica and Istanbul and as a military attache in Sofia.
In 1915, when Dardanelles campaign was launched, Colonel Mustafa Kemal became a national hero by winning successive victories and finally repelling the invaders. Promoted to general in 1916, at age 35, he liberated two major provinces in eastern Turkey that year. In the next two years, he served as commander of several Ottoman armies in Palestine, Aleppo, and elsewhere, achieving another major victory by stopping the enemy advance at Aleppo.
On May 19, 1919, Mustafa Kemal Pasha landed in the Black Sea port of Samsun to start the War of Independence. In defiance of the Sultan's government, he rallied a liberation army in Anatolia and convened the Congress of Erzurum and Sivas which established the basis for the new national effort under his leadership. On April 23, 1920, the Grand National Assembly was inaugurated. Mustafa Kemal Pasha was elected to its Presidency.
Fighting on many fronts, he led his forces to victory against rebels and invading armies. Following the Turkish triumph at the two major battles at Inonu in Western Turkey, the Grand National Assembly conferred on Mustafa Kemal Pasha the title of Commander-in-Chief with the rank of Marshal. At the end of August 1922, the Turkish armies won their ultimate victory. Within a few weeks, the Turkish mainland was completely liberated, the armistice signed, and the rule of the Ottoman dynasty abolished.
In July 1923, the national government signed the Lausanne Treaty with Great Britain, France, Greece, Italy, and others. In mid-October, Ankara became the capital of the new Turkish State. On October 29, the Republic was proclaimed and Mustafa Kemal Pasha was unanimously elected President of the Republic.
Atatürk married Latife Usakligil in early 1923. The marriage ended in divorce in 1925. The account of Atatürk's fifteen year Presidency is a saga of dramatic modernization. With indefatigable determination, he created a new political and legal system, abolished the Caliphate and made both government and education secular, gave equal rights to women, changed the alphabet and the attire, and advanced the arts and the sciences, agriculture and industry.
In 1934, when the surname law was adopted, the national parliament gave him the name "Atatürk" (Father of the Turks).
On November 10, 1938, following an illness of a few months, the national liberator and the Father of modern Turkey died. But his legacy to his people and to the world endure

Falkensteiner Am Schottenfeld -VİYANA


Yenilikçi, genç ve modern bir otel olan Falkensteiner Am Schottenfeld, genç nesle ait bir tarz ve tasarım anlayışıyla oluşturulmuştur. Akıllıca bir ışık ve renk oyunu sayesinde, otelde zarif ve eşsiz bir atmosfer yaratılmıştır: Zarif ve tutkulu, genç ve dinamik bununla birlikte aynı zamanda dostane ve güleryüzlü. Otelde lüks mobilyalar ve muhteşem yatak odaları dikkat çekmektedir. İster iş gezisi ister keyfi bir gezide olun, modern bir otelin size vermesi gereken her türlü hizmeti burada bulacaksınız. Günümüz trendleriyle başabaş giden bu otel, yalnızca uyunacak bir yer değildir: Burası misafirlerimizin kendi oturma odaları gibidir. Başka bir deyişle, burada kendinizi gerçekten evdeymiş gibi hissedeceksiniz.
Otel Özellikleri
Konuklar, yemek aralarında bistroda küçük atıştırmalıklar ve içecekler alabilir;bunula birlikte akşamları da zarif otel barı geniş kokteyl seçenekleri sunmaktadır.
Oda Özellikleri
Yumuşak renkleri, lüks mobilyaları ve zarif tarzıyla fevkalade yatak odalarımız, en talepkar iş adamlarının bile ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmıştır.
Özellikle banyoların eşi yoktur. Mermer zemin mekana zarafet ve klas dolu bir hava katarken, Venedik tarzında hazırlanmış banyo ile yatak odası arasındaki sürgülü yarı şeffaf cam kapılar ve transparan cam pencereler, odaya bir ferahlık katarak tasarımın ince zerafetinin fark edilmesini sağlar.
Yakın Merkezler
Wien Havalimanı - 20 Km
Taksi yada Toplu Taşıma Araçlarıyla Ulaşım
Westbahnhof Tren İstasyonu - 0.9 Km
U6 Approx Metro Durağı - 5 dakikalık yürüme mesafesinde
U3 Approx Metro Durağı - 10 dakikalık yürüme mesafesinde
48a Approx Otobüs durağı - 3 dakikalık yürüme mesafesinde
KONUM BİLGİSİ
Wien-Schwechat Havalimanı'ndan Viyana Hilton'a giden otobüse binin, ardından U3 metro hattını kullanarak Zieglergasse durağına gelin, otel buradan 10 dakikalık yürüme mesafesindedir veya U3 metrosuyla Westbahnhof, oradan da U6 ile Burggasse/Stadthalle, sonra 48A otobüsü ile Zieglergasse/Burggasse'ye gidebilirsiniz, buradan otel 3 dakikalık yürüme mesafesindedir. Otel, Tarihi Şehir Merkezi'nden ise yaklaşık 20 dakikalık yürüme mesafesinde yer alır.

PALANDÖKEN POLAT RENAISSANCE OTEL


Özgün dağ oteli mimarisiyle tasarlanan Polat Renaissance; standart, corner ve dubleks suite olmak üzere 224 adet yaz - kış klimatize edilebilir odası ve 693 yatak kapasitesi ile misafirlerine Erzurum manzarasında dört mevsim konaklama imkanı sunuyor.
Erzurum'da 12 ay hizmet veren Polat Renaissance, kayak turizminin yanı sıra iş toplantıları, kongre ve davetler için de toplam 850 kişi kapasiteli salonlarında her türlü teknolojik donanımı ve konforu ile uluslararası standartlarda hizmet veriyor.
Polat Renaissance ana restoranı Doruk, sıcak şarap eşliğinde eğlenebileceğiniz Chalet Cafe, dinlenmek ve rahatlamak isteyenlerin tercihi Şömine Bar, Palandöken Dağı'nın 2500 metre yüksekliğinde Polat Cafe ve Polat Champions ile misafirlerine Erzurum'un geleneksel lezzetlerinden ve dünya mutfaklarından farklı örnekler sunuyor.
Spor Kulübü, sinema salonu, sauna, solaryum, Türk Hamamı, kapalı yüzme havuzu ile beş yıldızlı tatil keyfi sunan Polat Renaissance Erzurum, kayak turizminin yanı sıra kültür turları için de uğrak bir dinlenme noktası oluyor.
Dünyanın en kaliteli kar dokusuyla dikkat çeken Palandöken, Türkiye'nin en iyi kayak merkezlerinden biridir ve Dünya'nın ikinci, Avrupa'nın ise en iyi doğal kayak pistine sahiptir. Palandöken dağının toplam 40 km olan pist uzunluğunda, Polat otelinin advance 800m, beginner 500m ve medium 1097m olmak üzere üç adet pisti bulunmaktadır. Polat Renaissance Erzurum Hotel'e ait olan telesiyej sistemi ile dağ üzerinde bulunan kayak noktalarına kolay ve hızlı ulaşım sağlanırken, saatte 2 adeti 900 kişi ve 1 adeti 400 kişi taşıyan 3 adet lifti de kayakseverlere hizmet vermektedir.
Bilgi ve Rezervasyon için : +90212 245 06 06